Suat Sarı: Bu kararın bilimsel bir altyapısı yoktur
Bugünden itibaren Yap-İşlet-Devret usulüyle yapılmış ya da kamuoyunda bilenen adıyla “özel otoyollar”da yeni bir dönem başlıyor. Bu otoyollarda hız sınırı 154 km/s’e yükseltiliyor. Birçok sürücüyü sevindiren bu kararı ve Türkiye’deki trafik sorununu İstanbul Büyükşehir Belediyesi İYİ Parti Grup Sözcüsü Ulaşım Uzmanı Dr. Suat Sarı ile konuştuk. Sarı, bu kararın geçiş grantili otoyolların cazibesini artırmak için alındığını fakat eğitim seviyesi düşük sürücüler ve bakımsız araçlarla cinayetlere davetiye çıkarmak olduğunu söyledi.
Hız sınırlarının Yap-İşlet-Devret usulüne göre çalışan otoyollarda artırılmasının sizce verilmiş geçiş garantileri ile ilgisi var mı?
Verilen geçiş garantilerinin çok altında kalınan bu otoyollarda hız sınırını yükseltmenin buraları daha cazip hale getireceğini söyleyebiliriz. Evet, mevcut otoyollarda yeteri kadar araç yok Bu operasyonla yapılan ve yapılacak olan otoyollara kullanımı teşvik etmek adına hız sınırlarını yükseltiyorlar.
Karayolları Genel Müdürlüğü’ne bağlı olan otoyollarımızda hız sınırları sabit bırakıldı. Bu yolların alt yapıları YİD usulüne göre yapılanların çok mu gerisinde yoksa sadece sürücüleri pahalı otoyollara yönlendirmek için mi yapılıyor?
Yeni yapılan otoyolların birçok kesiminde trafik mühendisliğin uygun dönüş yarıçapları yok. Trafik mühendisliğine uygun dönüş yarıçaplarına sahip olmayan bu otoyollarda, hız sınırı arttıkça kazalar da artacaktır. Bunun uluslararası uzmanlar nezdinde incelenmesi lazım. Dönüş kurplarının geniş olması gereken bazı bölümlerde açısı dar kurplar bulunuyor. Birçok otoyolda bu koşullar mevzu bahisken yapılacak bu hız limiti artırımı kazaya davetiye çıkaracaktır.
TÜİK verilerine göre Türkiye’de kullanılan otomobillerin yaş ortalaması 14,5. Bu kadar yaşlı bir araç parkı ile bu kararın alınması doğru mu?
Türkiye’de birçok sürücü gelir düşüklüğü sebebiyle araçlarının bakım onarımını yaptıramıyor. Birçok sürücü lastiklerinin diş derinliklerine bakmıyor, lastiklerini bile değiştirmiyor. Bunun da tabi milli gelirle çok büyük bir ilgisi var. Türkiye’de, Sigorta reasüranslarından alacağınız bilgi çerçevesinde göreceksiniz ki insanlar zorunlu trafik sigortasını yapmıyor, kasko zaten hiç yapılmıyor. Şimdi böyle bir ortamda bakım onarımı yapılmayan araçlar, lastikleri değişmeyen araçlar, kazalarda ikinci üçüncü şahıslara verilecek tazminatlardan sorumlu sigortaları olmayan araçlarla bizim kazalara davetiye çıkarak hız limitini yükseltmemiz ne kadar doğru olur?
İddia ediyorum bu hız artırımı, 1 temmuzdan (bugünden) itibaren devreye sokulduktan sonra 3 ay içinde temmuz, ağustos, eylül aylarındaki kazalara geçene seneye göre baktığımızda kesinlikle kaza ile ölüm ve yaralanma oranları artacak. Bütün dünya hız limitlerini düşürürken bizim buradan ayrışarak bu hızları artırmamızın bilimsel olarak hiçbir alt yapısı yoktur.
Ülke çapında verilen sürücü eğitiminin kalitesini yeterli buluyor musunuz?
Milli Eğitim Bakanlığı niçin var? Eğitimden bahsediyoruz, 40 yıl evvel ehliyet almış insanlar o günden bu yana sürüş kabiliyetleri ile ilgili hiçbir teste tabi tutulmuşlar mıdır? Şimdi 30-40 yıl evvel o günkü araç teknolojisi ile araçlarına sahip olanlar bugünkü araç teknolojisini biliyorlar mı? O zaman bu bakanlıklar hız limitini artırmaktan daha önce ülkenin 25 milyona yaklaşan sürücüsünün eğitimlerini verseler, onların eğitimleri çerçevesinde nasıl araç kullanılacaklarıyla ilgili ileri sürüş teknikleri eğitimleri verseler bu kazalar azalacaktır. Yapılacak bu eğitimle ekonomik sürüş teknikleri de öğretilse yakıt tüketimi düşecektir. Bunu Avrupa ülkelerinde uyguladılar. Biz de buna önem vermek yerine nedense hız limiti artırımına önem veriliyor.
MEB, sürücü kurslarında doğru düzgün denetleme yapmadığı için bu ehliyet veriş şekli de yanlış oluyor.
Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Almanlar 30 sene evvel, bu işi çözmüşler sürücü kurslarında ehliyet alanları TÜV ve DEKRA adlı iki firmaya lisans vermişler. O firmalar kendi özel pistlerinde ve otoyollarda gece ve gündüz yaptıkları testlerle insanlara ehliyet veriyorlar Bu sisteme geçmek lazım sürücü kurslarındaki ehliyet veriliş sistemini değiştirmek lazım. MEB bunlara önem vereceğine İçişleri Bakanlığı kendi kararları çerçevesinde hız limitini yükseltiyor.
Otomobillerin hızı arttıkça yakıt tüketiminin de yükseldiği biliniyor. Bu yeni limitler aynı zamanda ekonomik yük anlamına da gelmiyor mu?
Bunu gözden kaçırmamak lazım. Türkiye ithal yakıta bağlı bir ülke. Dolayısıyla ekonomiyi zora sokar, ekonomiyi negatif olarak etkiler. Ayrıca hız arttıkça karbon emisyonu da yükselir. Bu da çevre kirliliğine yol açacaktır. Bütün dünya enflasyondan etkilendiği, yakıt fiyatları da enflasyonu etkilediği için buna bir çare ararken biz yakıt tüketimini kışkırtan, karbon salınımını kışkırtan bir karar alıyoruz. Bu çok yanlış bir karar.
Uygulama yaz döneminde ve 9 günlük bayram tatili öncesinde başlayacak. Zamanlaması sizce doğru mu? Bu artış yapılacaksa bile kademeli geçiş daha uygun olmaz mıydı?
Tabi burada en önemli şeylerden biri de 9 günlük bayram tatilinde hızları artırmak ile ilgili esasında trafik çarpışmalarını özellikle kışkırtmış oluyoruz. Çarpışmayı özellikle kullanıyorum. Eğer yeterli eğitim verilir ve araçlar arasında çarpışma yaşanırsa buna kaza denilebilir. Eğitimsiz, araç teknolojilerini bilmeyen bir ortamda yaşanıyorsa bu artık çarpışmaya girer.
Sürücülerimiz bayramlarda aldıkları ilaçların kendilerine uyku etkisi yapıp yapmadığını, uzun yolda yol hipnozuna uğrayacaklarını biliyorlar mı? Hız limitini artırmayı bilen akil bakanlık yetkilileri acaba bu sürücülerimize bu tür uyarıları, 50 yaşın üstündeki sürücülerimizin mevcut sağlık problemleri ile ilgili testler yapılabiliyor mu? İşte Almanya’da belirli bir yaştan sonra her sene test yapılıyor. Biz bunu yapıyor muyuz? Yapmıyoruz. Trafik psikologlarımız var mı? Ehliyetleri olan insanları daha sonra trafik psikologları nezdinde testleri yapılabiliyor mu? Biz bunları yapmadan, bir de bayram tatili öncesi hakikaten kabul edilebilir gibi değil. Bunu STK’ların tekrardan değerlendirmesi gerekiyor. Fakat orada da eksiklerimiz olduğu için alınan bu kararları eleştirecek değerlendirecek yeteri kadar STK’mız bulunmuyor.
“Akademik heyetler kurulması lazım”
Suat Sarı, Türkiye’de sürücülerin sadece eğitim değil sağlık açısından da test edilmesi gerektiğini söylüyor. Sürücülerin eğitim ve sağlık durumlarının yeniden değerlendirilmesi ve ve Sağlık Bakanlığı, MEB’in İçişleri Bakanlığı’nın birlikte hareket etmesi gerektiğini söylüyor.
“Bizim odaklanmamız gereken olay sürücü eğitimleri ve ehliyetlerin veriliş şeklidir. Bunu değiştirmediğimiz sürece bizim ara yollarda alınan eğitimlerle sürücülere ehliyet vermemiz çok yanlıştır. Gece ve gündüz sürüş kontrolleri yapılarak, trafik psikologları eşliğinde ehliyet vermek lazım. Bunlar yapılmadığı sürece Türkiye’de trafik kazaları devam edecektir, engellemek mümkün olmayacaktır” diye konuşan Sarı, “Bunların hepsinin engellenmesi için Milli Eğitim Bakanlığı’nda, Ulaştırma Bakanlığı’nda, İçişleri Bakanlığı’nda bu konuda eğitim almış liyakatli kadroların yer alması lazım. Siyaseten yer almış kişilerin bu kararlarıyla cinayetlere davetiye çıkarılıyor. Türkiye’de konunun uzmanlarından oluşan bilimsel, akademik heyetler kurulması lazım. Buradan gelen bilgiler çerçevesinde bakanlıkça karar olarak değerlendirilmeli aksi halde göreceksiniz bu kararın 3 ay sonra bilgiler doğru gelirse değerlendirmesini yaparsak göreceksiniz ki bu kazalar ölüm oranları yaralanma oranları artacak” ifadelerini kullandı.
“HIZ LİMİTİNİN ARTIRILMASI TRAJİKOMİK”
Türkiye’de trafik kazalarının yol açtığı can kaybı oldukça yüksek. Bu yeni limitler sizce bunu nasıl etkileyecek?
Yıllardır Türkiye’de trafik kazaları önlenemez bir şekilde artıyor. Burada kazaların ve özellikle ölümlü kazaların sayıları çok önemli. Tabloda görebileceğiniz gibi 2020 ile 2021 arasında artış çok çarpıcıdır. Çünkü 2021 yılı pandemi ile geçti, daha az araç kullanılmasına rağmen 2020’ye göre daha çok kaza oldu, ölüm sayısı arttı. Bu da bizim odaklanmamız gereken en önemli şeyin eğitim olduğunu gösteriyor. 40 yıldır eğitim almamış hiçbir kontrole tabi utulmamış, ticari ve hususi araçlardaki sürücülerin eğitim problemleri üzerine eğilmek gerekirken, Milli Eğitim Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın bunlarla uğraşması gerekirken gidip de hız limitini artırması hakikate trajikomik. Bizi zaten diğer ülkelerden de ayıran bu.
Bakın bütün İskandinav ülkelerinde ve diğer ülkelerde hız limitlerini düşürmeyle ilgili projeler geliştirilirken Türkiye hepsinden ayrışıp limit yükseltmeyle ilgili bir paradigmaya geçiyorsa bunu farklı bir şekilde değerlendirmek gerekir.
Olay, otoyollardan araç geçişini teşvik etmek adına bir uygulama. Öncelikle burada sivil toplum kuruluşlarının ön alıp “neden hız limitlerini yükseltiyorsunuz?” “Hız limitini yükseltmenin akademik temeli nedir?”, “Hangi akademik kuruluşlardan ve STK’lardan görüş aldınız?” diye sorması lazım. Ve Bu STK’ların, hızı artıranlar hakkında dava açması lazım. Çünkü bu bir kişinin kararı olarak değil bir bilim kurulu tarafından değerlendirilip bunun gerekçeleri açıklanması lazım.